Aybüke Bursa’da küçük bir çiftlikte yaşayan 11 yaşında küçük bir kız.Annesi babası ayrı o ise ne babasında ne de annesinde kalıyor.Dedesi ve babaannesinin yaşadığı bir çiftlikte.Annesi ve babası yedi tepeli şehirde oturuyor, İstanbul’da. Aybüke’nin velayeti babasındadır. Ama Aybüke doğduğundan beri yaşadığı bu yeri bırakıp gidemedi babasıyla birlikte gavur memleketine.Aslında anne ve babası da 4 sene önceye kadar burada yaşanıyordu.Ama bir gün annesiyle babası odalarındayken bağrış ve çağrışlar duyuldu. Annesi Merve Hanım bir hışımla kapıyı açar.Ve ‘’Ben gidiyorum Hasım. Sakın peşimden gelme! Haftaya kadar avukatına boşanma dilekçesini gönderirim .’’ dedi. Babası ise ‘’ Ne gelicem senin peşinden ya! Görüşürüz ‘’ Dedi ve odasına girip kapıyı sertçe kapadı.Annesi de hızlıca bavuluyla merdivenlerden iniyordu.O olaydan sonra anne ve babası 1 haftaya boşandı. Mahkeme biraz sert geçmişti. İki tarafta boşanmak istiyordu ama kızları…
Hakim kızın babasında kalmasına karar verdi. Aybüke bu habere çok üzülmüştü çünkü hakimin onları boşamasını istemiyordu. Ama karar verilmişti artık.Annesi ve Aybüke artık sadece ayda 5 kere görüşebileceklerdi.Mahkeme gününden 1 ay sonra Hasım bey ,anne ve babasıyla şiddetli bir tartışma yaşadı ve ‘’ Ben kararı verdim ana.Gidecem İstanbul’a. Buralarda gençliğimi feda etmicem.’’ dedi. Anne ve babası onu ikna etmek için o kadar uğraştılar ama hiç birini dinlemedi.Hasım bey odasına çıktı ve eşyalarını bir bavula topladı.
Tam odadan çıkarken kızı Aybüke kapının önünde bekliyordu.Kızına hiç bir şey diyemedi.Dili tutulmuştu. Sadece ‘’ Gelicem, gelicem kızım.’’dedi.Ve yanağına bir öpücük kondurup onu sıkıca sarıldıktan sonra kapıya doğru yöneldi kapının yanında annesi ve babası duruyordu. Onları yok sayarak kapıdan çıktı.
O günden sonra Aybükenin suratında bir tebessüm bile olmadı. Yemeklerini bazen az. bazen de hiç yemiyordu.Dedesi ve babaannesi bu duruma çok üzülüyordu. Bir gün dedesi torununu eğlendirmek için odasına gitti yerde bir sürü oyuncak vardı ama kız hiç biriyle oynamıyor, yatağının üstünde oturuyordu.Dedesi ona’’ Kuzum hadi gel oyuncaklarınla oyna, bak bende burdayım belki ben de oynarım.’’ dedi ama Aybüke başını sağ sola sallayarak hayır dedi. Dedesinin gözüne Aybüke’nin elindeki siyah at çarptı. Bu atı ona anne ve babası en sonki doğum gününde almıştı. Dedesi odasından dışarı çıkmış ve aklına bir şey gelmiş. Hemen aklına geleni karısına söylemiş ,karısı da bu fikri onaylamıştı. Sonradan ikisi birlikte torunlarının yanına ,odasına çıkmışlardı. Aybüke hala yatağında oturuyordu. Dedesi ve babaannesi kapıyı açtılar ve içeri girdiler. Aybüke’ye ‘’ Nasılsın kuzum iyi misin? Sana bir sürprizimiz var. Bil bakalım ne?’’ Aybüke dudağını büzerek bilmiyorum manasında bir hareket yaptı.Dedesi de Kalk bakalım ayağa,gözlerini kapatmayı unutma ama.’’ dedi. Babaannesinin ve dedesinin elini sıkıca tuttu Aybüke.
Onu evden dışarıya yanlarındaki ahıra götürdüler.Ahırdan kişnemeler ve öküzün sesleri geliyordu. Aybüke kişnemelerden sürprizlerinin ne olduğunu az çok anlamıştı. Dedesi’’ 3, 2, 1’’ diye saydı ve aybükenin gözlerini açtı. Dedesi ve babaannesi aynı anda’’ SÜRPRİZ!!’’ diye bağırdı.Aybüke haftalar sonra gülümsedi. Karşısında baba ve annesinin onlara doğum gününde aldığı oyuncak atın gerçeği vardı.Aybüke bir çığlık attı ve dede ve babaannesine sımsıkı sarılarak teşekkür etti. Dedesi ve babaannesi de’’ Sen gülümse diye biz her şeyi yaparız.’’ dediler.Atın adını sordu dedesine. Dedesi de’’ Adı Gece, nedeni ise siyah olduğu için babaannen koymuştu.’’ Aybüke Geceye baktı. Gece yerdeki samanları ve otları yiyordu.Babaannesi ‘’ Taramak ister misin?’’ dedi. Aybüke ise ‘’ Çok güzel olur lütfen.’’dedi.
Babaannesi Atın yanındaki dolaptaki ufak çantadan atı taramak için farklı bir tarak aldı. Aybüke ile birlikte atı yavaşça taradı. Aybüke bu atı hiç görmemişti burada atların olduğunu biliyordu ama anne ve babası onu hiç götürmemişti. Aybüke 14 yaşına kadar Bursa’ da yaşadı ama 14 yaşında lise için istanbul’a gitmişti .Hem dedesi ve babaannesinden hem de Gece’ den ayrıldığı için çok mutsuzdu ama hayalindeki liseye de gitme şansını geri tepemezdi. Dedesine ve babaannesine söz verdi.’’ Liseyi bitirmek için elimden geleni yapacağım. Hem tatillerde de sizin yanınıza gelicem. Söz. Torun sözü. Sizi çok seviyorum.’’ dedi. Dedesi de ‘’ Aybüke eğer geldiğinde biz burada olmazsak yani başımız bir şey gelirse sakın ağlama.’’dedi. Aybüke’nin gözleri doldu. Sadece kafasını sağladı. Ve otobüsüne bindi ve İstanbulun yolunu tuttu.
Tam 4 sene sonra Aybüke aynı otobüsle Bursa’ya geri döndü. Derslerinde çok başarılı olmuş. Üniversiteyi Bursa’da kazanmıştı.Dedesinin ve babaannesinin yaşadığı çiftliğin kapısının önündeydi. Onlara sözünü tutmuş, Her tatilinde Bursa’ya gelmişti. Maalesef 6 aydır buraya gelememişti okulundan dolayı. Ama şimdi doğduğu, yıllarca yaşadığı yerdeydi. Tam çiftliğin kapısını açacak iken içeriden ağlayışlar, bağırmalar duydu. Kapıyı açtığında da bayılacak gibi oldu. Dedesi bir tabutta, babaannesi bir tabutta. Yakınları ve komşuları toplanmış; bazıları ağlıyor, bazıları ise arkalarından dua ediyorlardı.Aybüke’ yi kimse görmemişti. Kapının yanında oturan iki kadın konuşuyorlardı.Biraz toplu, mavi elbiseli bir kadın’’Neden ölmüşler?’’ dedi. Yanındaki zayıf, kırmızı çizgili elbise giyen kadın ise ona “Kalp krizinden ikisi de. Dün saat 6’da. Yan komşusu Semra Hanım dün onlara kek götürecekmiş. Kapıyı çalmış çalmış açan olmamış. Evde olucaz demiş Semra Hanımlara. Semra Hanım da merak etmiş başlarına bir şey gelmiş olabilir diye düşünmüş.Gitmiş kocasına söylemiş. Onlarda da anahtar varmış bir açmışlar kapıyı ikisi de yerde. Ambulansı aramışlar ama çoktan ölmüşler. Allah rahmet eylesin. Mekanları cennet olsun.Çok iyi insanlardı. Torunları da ortada kaldı. Ha bu arada onların torununa haber vermediler ararlar herhalde.” dedi.
Aybüke kapıyı yavaşça kapatıp Gece’nin yanına gitti. Gece yerindeydi. Gece’ye “Onlara verdiğim sözü tutucam. Derslerimde başarılı olucam. Ve asla ağlamayacağım.” dedi ve Gece’nin sırtına binerek çayırlara doğru ilerledi.